DÜŞÜNME, PLANLAMA, MUHAKEME, AKIL YÜRÜTME, KARAR VERME VE BENZERİ İŞLEVLER, BEYNİMİZİN ÖN TARAFINDA BULUNAN VE ADINA PREFRONTAL KORTEKS DENİLEN KISIMLA YAPILIR.
Gündelik hayatımızda mantık ve duyguyu ayırır, onları farklı yerlerde birbirlerinden bağımsız olarak konumlandırırız. Ancak insanı baz aldığımızda bu ayrım doğru değildir.
Şöyle bir soru akla gelebilir. Beynimiz saf mantık çerçevesinde, diğer bir deyişle duygularımızı hiç karıştırmadan -bir bilgisayar gibi- karar alabilir mi? Bu mümkün değildir. Bunun cevabını Bruce Hood'un Evcilleşmiş Beyin adlı kitabından alıntı yaparak cevaplayalım.
"Saf mantığın bile duygulara gereksinimi vardır. Bir bulmacayı çözerken, yanıtı bilmek yetmez, bunu yaptığımız için kendimizi iyi duyumsamamız da gerekir. Yoksa niye uğraşalım?"
Bunun anlamı, 2+2=4 hesabını yaptığımız zaman dahi saf mantık olarak görülen bu sürecin nihai safhası duygulara dayanır. Çünkü beyin, bu hesabı yaptığı için ya sonucundan ya da sonuca ulaşmak için çözme sürecinden dolayı haz duyar. Hazzın temeli ise duygudur. Zaman zaman bir problemi çözemediğimizde nasıl hırslandığımızı hatırlayalım. Hırs bir duygudur.
Beyin, mantıksal bir işlevi bir amaç için yapar. Amaç denilen kavram da duygularla bire bir bağlantılıdır. Daha da öte gidersek duygu yoksa mantık ve matematik işlevler de yok demektir. Hatta duygu yoksa "amaç", "istenç", "arzu" vb. kavramlar da yok demektir. Yaşamın temeli, mantık değil, duygular üzerine kuruludur.
Doğa dahi insanda önce duygu mekanizmasını oluşturmuştur. Bunun anlamı bir kaç milyon yıl evvel insanın(!) beyninde beyin sapı ve bugün bizim duygularımızın merkezi olan limbik sistemin olduğu, bugünkü düşünen beynimizin olmadığıdır. Düşünen beyin dediğimiz ve mantıksal süreçlerle ilgilenen kısım, duygusal beyin sinirlerinin uzantısı üzerine ve onun devamı olarak son üç yüz, beş yüz bin yıl evvel oluştuğu düşünülmektedir. Aynısıyla, şempanze, bonobo, goril, makak vb. primatlarda, prefrontal korteksin bugünkü insandakine benzer bir düşünen beyninin olmadığı gibi.
İlginçtir ki, sanki evrimsel sürecin küçük bir modelini takip eder gibi, anne karnında dahi, beynin önce beyin sapı ve duygusal kısmı oluşurken, düşünen beyin kısmı daha sonra oluşmakta hatta bu kısmın gelişimi, doğduktan itibaren neredeyse yirmi beşli yaşlara kadar devam etmektedir.
O zaman da şu sorulabilir: "Güzel ama bilgisayarlar mantıksal ve matematiksel işlevleri yaparken duyguları olmadığı için yukarıdaki sav ile çelişmiyor mu?" Çelişmiyor, çünkü onlar duygu sahibi insanların üretimidir. Onların çıktıları bizim yani onları yapan ve çalıştıranların duygularına bağlıdır. Bir anlamda, prefrontal korteksimiz bizim bilgisayarımızdır.
Bilgisayarla prefrontal arasındaki farkı "kabaca" bir benzetme yaparsak, bilgisayarın, beynimizin ön tarafını oluşturan prefrontal korteksin bir uzantısı olarak, kablolarla bağlı olmadan beynimizin dışında çalışan bir mekanizma olduğunu söyleyebiliriz. Nasıl ki duygularımızın merkezi olan limbik sistemin uzantısı prefrontal korteks (düşünen beyin) ise, bilgisayarları da, kendi prefrontal korteksimizin kablosuz bağlantılı devamı veya uzantısı olarak düşünebiliriz. Geriye doğru düşünürsek, bilgisayarlar, düşünen beynimiz diğer adıyla prefrontal korteksimiz vasıtasıyla duygularımıza, yani limbik sistemimize bağlıdır. Daha net söylersek, bilgisayarlar hatta beynin ürettiği en ilkelinden en gelişmişine kadar tüm alet, araç, makine ve mekanizmalar, sistemler vb. kavramların altında gizil olarak duygularımız vardır. Çünkü onlar, duyguyu temel alan bir "amaç" için üretilmişlerdir.
Erol