1949 yılında yayımlanan ve daha sonrasında feminist aktivist hareketlerin oluşum ve gelişiminde önemli rol oynayan İkinci Cins adlı kitabıyla kadınların ataerkil düzen içerisinde baskı ve zulüm gördüğünü ifade eden Simone de Beauvoir, yaklaşık 25 yıl sonra (yani 1975'te) yine bu kitabı ve feminizm hakkındaki görüşleriyle televizyona çıkıyor ve kadınların toplum içinde hangi bakımlardan baskı gördüğünü, engellendiğini, gerek akademik gerekse de aile içerisinde ötekileştirilerek belli bir alana hapsedildiğinden bahsediyor.

"İnsan kadın olarak doğmaz, ona dönüşür." savından hareket eden Simone de Beauvoir, kadın ve erkek arasında biyolojik olarak bazı farklılıklar olduğunu kabul etmekle birlikte, bu farklılıklara atfedilen değerin toplum tarafından biçildiğini ve biçimlendirildiğini ifade ediyor, daha ilk çocukluk yıllarından beri kadın ve erkek olarak çocuklara belli cinsiyet rollerinin kanıksatıldığını söylüyor.

42 yıl önce gerçekleştirilen bu programda bahsedilen sorunların aslında hala varlığını sürdürüyor olması, bir bakıma güncel olması ilginç bir nokta olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle kadına karşı şiddetin olağanlaştırıldığı Türkiye gibi ülkelerde Simone de Beauvoir'nın sözleri daha bir önemli ve dikkat çekici hal alıyor.