Beynimiz ve Biz: İnanmak Görmektir

, , No Comments
"Görmek inanmaktır" diye bir tabir vardır. Bu yazımızla, bu tabirin tersi bir anlayışla yapılan bir deneye bakalım.

Stanford Üniversitesi’nden dünyanın önde gelen araştırmacılarından psikiyatrist David Spiegel, önemli hipnoz uzmanlarından biridir. Spiegel, “inanmak, görmektir” adını verdiği bir deney tasarlarlar.

Bir grup gönüllü ve hipnoza müsait deneği eşit sayıda olacak şekilde iki ayrı gruba ayırır. Her bir gruptaki denekleri PET (*) adı verilen cihazın içine, beyinleri taranacak şekilde yerleştirilir. Spiegel, cihaz içindeyken, bir gruptaki deneklere, üzerinde renkli karelerin olduğu bir kâğıt gösterir. Diğer gruptaki deneklere ise üzerinde siyah beyaz karelerin olduğu bir kâğıt gösterir. Her iki gruptaki denekleri hipnotize eder.

Telkin esnasında, renkli karelere bakan gruptaki deneklere, karelerin aslında renksiz (siyah-beyaz) olduğunu, siyah beyaz (renksiz) karelere bakan gruptaki deneklere ise baktıkları karelerin aslında renkli olduklarını söyler.

Hipnozun etkisi altında renkli karelere bakanlar, kareleri renksiz; renksiz karelere bakanlar ise kareleri renkli gördüğünü söylerler.

Peki, deneklerin doğruyu söylediklerini nereden bileceğiz? Bunu, PET cihazının çıktısından anlıyoruz. Beynimizin arka tarafı, görme işlemlerinin yapıldığı bölüm olup oksipital lob olarak isimlendirilir. Bu kısımda ve her iki yarıkürede olmak üzere gözümüzden gelen sinyalleri renk olarak algılayan V4 isimli sinir kümeleri mevcuttur. Bunun anlamı şudur ki, renge duyarlı bu sinir kümeleri bir şekilde (kaza, hastalık, ameliyat vb.) hasarlansa, gözümüzden gelen sinyaller, renk bilgilerini taşıyor dahi olsa, buradaki hasardan dolayı renkleri göremeyiz, bakılan her şey, renksiz diğer bir deyişle siyah beyaz ve grinin tonları olacaktır.

İşte PET denilen cihaz, deneklerin söylediklerinin doğruluğunu burada ortaya çıkartır. Nitekim kâğıttaki renkli karelere bakıp, hipnoz esnasında karelerin renksiz olduğu telkin edilen deneklerin beyinlerindeki renk merkezleri olan V4 isimli sinir kümeleri faaliyetlerini bırakmış, buna karşılık siyah beyaz karelere bakıp da, renkli karelere baktıkları telkin edilen deneklerin renk merkezleri renk görüyormuşçasına faaliyete geçmiştir.

O halde eski klasik düşünceyi artık değiştirebiliriz. Gördüğümüze inanmıyoruz, İNANDIĞIMIZI GÖRÜYORUZ.

Erol
* (PET) Positron Emission Tomography adı verilen ve damar yolu ile enjekte edilen metabolik radyoaktif ajanların biriktiği normal veya patolojik dokuları görüntüleyen nükleer tıp cihazının adıdır. Genel anlamda metabolik veya fonksiyonel görüntüleme için kullanılır.

PET, organ ve dokularda ortaya çıkan fonksiyonel değişikleri gösteren etkinliği kanıtlanmış bir nükleer tıp görüntüleme tekniğidir. Bir şeker türevi olan ve pozitron ışıması yapan flor-18 ile işaretlenmiş fdg molekülü damar yoluyla enjekte edilerek hastaya uygulanır. (Kaynak: Vikipedi)

0 yorum:

Yorum Gönder